Değerli  Okurlar! Bu köşe yazımızda Ramazan ve Doğruluk konularını ele alacağız.

Diyanet İşleri Başkanlığımız da bu sene Ramazan ayında vaaz, sohbet, hutbe ve programlarda anlatılacak konu olarak: “Ramazan ve Doğruluk” temasını belirlemiştir.

Ramazan

Ramazan; yaz mevsiminin sonunda ve güz mevsiminin başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur anlamına gelir. Bu da bize temizlenmeyi ve arınmayı anlatır.

Ramazan mübarek bir aydır. Ramazan hasretle beklenen, hüzünle uğurlanan bir aydır. Ramazan üç aylar diye bildiğimiz manevi mevsimin son ayıdır. Ramazan insana değerler kazandıran, insanı şuurlandıran, feraset ve basiret sahibi kılan bir zaman dilimidir.

Ramazan ayı, İnsanlığı zulümattan nura yani karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için indirilen Kerim Kitabımız Kur’an’ın ayıdır. “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara, 185). Ramazan ayı İslam Ümmetinden önceki ümmetlere de farz kılınan Nefsimizi terbiye eden, bize nimetlerin asıl sahibi olan Rabbimizi tekrar hatırlatan, bize emaneten verilmiş olan imkanları muhtaç, gariban ve kimselerle paylaşmayı öğreten Oruç ayıdır. “Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı.” (Bakara 183). Ramazan, bize şah damarımızdan daha yakın olan, işiten, gören, lütfu ve keremi sonsuz olan, rahmeti ve ilmi sınırsız olan, ayıp, kusur ve eksikliklerden münezzeh ve müberra olan yüce Allah’a daha çok yalvarıp yakaracağımız Dua ayıdır. Ramazan, hakkı batıldan, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hoş olanı nahoş olandan, samimi olanı samimiyetsiz olandan ayıran bir aydır. Ramazan, binbir türlü şeyle uğraşmaktan dolayı ihmal ettiğimiz, dünyevi ve uhrevi hayatımıza  katkısı olmayan uğraşlardan; bize hem dünyada he de ukbada çok faydaları olacak olan İtikaf ayıdır ki kendimize, Rabbimize, ibadete, tefekküre zaman ayırbildiğimiz zaman dilimidir. Ramazan, rahmet, şifa, hidayet, meviza, nur, bürhan olan Kur’an’ın indiği bir ömre bedel olan Kadir Gecesinin içinde bulunduğu aydır. Nefis muhasebesinin yapıldığı, geçmişte yapılan amellerin gözden geçirildiği, kendini hesaba çekmenin yapıldığı, daha iyi bir İnsan, daha iyi bir Kul, İslam Ümmetinin daha seçkin bir ferdi olmak için bir plan ve programın yapıldığı zaman dilimidir. Ramazan, yapılan hayırlı amellere kat kat ecir ve sevabın verildiği, muhtelif hayratın ve hasenatın  işlendiği bir fırsatlar ayıdır. Ramazan, Resul-i Ekremin Cibrili Emin’e Kur’an-ı Kerimi arz ettiği ve bugün  dünyanın her yerinde gerek Camilerde gerek hanelerde icra edilen Mukabele ayıdır. Tüm bu yönleri ile ramazan, müminlere istikamet belirleyen, hayır, iyilik ve infak yolundaki gayretleri kamçılayan bir eğitim ayıdır.

Doğruluk

 Kerim Kitabımızda, Peygamber Efendimizin sünnetinde vurgulanan temel konulardandır. ‘‘Sıdk’’ terimi ile ifade edilen doğruluk; niyette dürüstlük, söz ve davranışların doğru ve gerçeğe uygun olması anlamındaki bir ahlâk terimdir (el-İsfehani, el-Müfredat, Kahire, 1961, s.277) Doğruluk Peygamberlerde bulunması gereken temel vasıflardandır. Yüce dinimiz İslam, söz ve davranışlarımızda dosdoğru olmamızı emreder. Fıtratımızla bağdaşmayan ve istikametimizi bozan yalanı da yasaklar. Doğruluk, İslam’ın özü, ahlaklı ve erdemli bir toplumun en temel vasfıdır.

 Kur’an’dan bazı örnekler:

“ Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab 70).

 Bu ayetten hemen sonra “işlerinizi düzeltsin ve sizi bağışlasın”  ifadesi gelmektedir.  Bu ayeti kerime Takva ve Doğru Söze dikkatlerimizi çekmektedir. Sorumluluk bilincine sahip olmak ve onun gereği olarak özümüzde ve sözümüzde doğru olmak. Bunun bir mükafatı olarak da Allah tarafından işlerimizin düzeltilmesi ve günahlarımızın bağışlanması.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe 119).

Yine Rabbimiz takvadan sonra bizleri doğrularla beraber olmaya davet ediyor. Kişin doğru olması, doğruluğu şiar edinmesi, doğru sözlerle konuşması   elbette ki çok değerli şeylerdir. Ama bireysel bir meziyet, o meziyete saygı duymayan veya onu kabul etmeyenler içinde bir yerde bulunulduğunda zamanla o hassasiyetini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Onun için Allah bizlerden doğrularla beraber olmamızı istiyor.

Maide Suresinin son ayetlerinde  İsa (a.s.)’dan bahsedilir. Rabbimiz İsa peygambere bazı şeyler sorar. İsa peygamber: “Eğer onlara azab edecek olursan onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan Aziz ve Hakim olan sensin” der. Bundan sonra Rabbimiz İsa peygambere hitapta bulunur. Allah şöyle diyecek: "Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür." Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.” (Maide 115-120.) Bu ayet bize doğruluğun kıymetini, ehemmiyetini muhteşem bir şekilde anlatır. Doğruluk bu fani alemde bir çok yarar sağlar. Ama asıl faydayı hiçbir dünyalığın fayda veremeyeceği hesap gününde sağlar.

 İnsanlık Ailesinin en kıymetli  Dört zümresi

“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır! Bu lütuf Allah’tandır; bilen olarak Allah yeter.” (Nisa 69.) Bu ayet bize dereceleri anlatıyor. Peygamberlerden sonra ve şehidlerden önce doğruları zikretmesi çok manidardır. Birinci zümreden olamayız ama kalan üç zümreden olmak için gayret etmemiz gerekir.  

 

Hadislerde Doğruluk       

Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı’dır. Yolların en iyisi Muhammed’in (sas) yoludur. (İbn Hanbel  3/310)

 “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol!” (Müslim, iman, 62)

“Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.” (İbn Hanbel 2/349)

“Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında ‘doğru/sıddîk’ olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı/kezzâb’ olarak tescillenir.” (Müslim, birr, 105)

“Bana kendi adınıza altı şeyin güvencesini verin, ben de size cennetin güvencesini vereyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde sözünüzü tutun, size (bir şey) emanet edildiğinde ona riayet edin, iffetinizi koruyun, gözlerinizi (bakılması yasak olandan) sakının ve ellerinizi haramdan çekin.” (İbnHanbel 5/323)

 

Dolayısı ile doğru konuşmanın yanında bir de doğru karakterli olmak vardır.  Mevlânâ’nın; “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”  sözünde ifadesini bulduğu şekliyle insanın içi ile dışının bir olması hâlidir. Nitekim Ziya Paşa;

İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrâh.

Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah dizelerinde bu gerçeği yansıtmıştır.

Yolumuz Doğruluk, niyetimiz iyilik olsun.

Yolumuz Doğruluk, paylaştığımız gerçek olsun.

Yolumuz Doğruluk, ahlakımız güzel olsun.

İstikamet

İstikamet, sağa sola sapmadan, eğri ve yanlış yollara girmeden, sıratı mustakim üzere  dosdoğru yürümek. Haktan ayrılmadan, heva ve hevesin, nefis ve şeytanın vesveselerine kanmadan, aldanmadan istikamet üzere yaşamak. Hakka boyun eğip, Hakkın buyruğunu en önde gözeterek yaşamak. Hakkın hatırını halkın hatırının fevkinde görüp, ona riayet etmek. Biz İnanalar olarak günde en az kırk defa: Allahım bizi dosdoğru yola kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet diye dua ediyoruz. Aslında hidayetle şereflenen bir insan doğru yola girmiş bir insandır. Maksat doğru yolun daimi yolcusu olmaktır. Ayaklarımızın hak yoldan kaymamasıdır. Niceleri İslam’la şereflendikten sonra istikameti terk ettiler.

Onun içindir ki Peygamberimiz (s.a.v.): Ey kalpleri evir çeviren Allahım. Kalbimi Dinin ve İtaat üzere sabit kıl diye sık sık dua etmişler. Bu konu ile ilgili ayetlerde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

 

“Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin! Biz, dünya hayatında da âhirette sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok  merhametli olan Allah’tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz. (Fussilet 30-32)  

İstikamet üzere olmak her daim hak ve hakikatin yanında yer almaktır. Sözümüze sadık kalmak, ahde vefa göstermek, emanete riayet etmektir. Yalandan, gıybetten, iftiradan ve kötü sözlerden kaçınmaktır.

 Mümin, sanal âlemde de istikametini muhafaza eder, doğruluktan ayrılmaz. Yalan ve iftira ile insanların onur ve haysiyetini zedelemez. Kul ve kamu hakkını ihlal eden asılsız paylaşımlarda bulunmaz. Geliniz, yolumuz doğruluk, niyetimiz iyilik olsun. Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ya hayır söylesin ya da sussun. O halde, doğruluğu kuşanmak ve hayatımıza hâkim kılmak için Ramazan-ı şerifi bir fırsat bilelim. Unutmayalım ki doğruluğu kaybetmek bizzat iyiliği kaybetmektir.  Her işimizde ve her sözümüzde dosdoğru olmak ise iyiliğe, iyilik de cennete götürür.

 Selam ve Muhabbetle