Hz. Peygamber, Mekkeli müşriklere şu ültimatomu gönderiyor; “Ya Huzaalılardan öldürülenlerin kan bedellerini ödeyiniz yahut Benî Bekir kabilesiyle olan ittifakınızdan vazgeçiniz! Bunlardan birini yapmazsanız, Hudeybiye Antlaşması’nı bozduğunuzu ve bunun neticesi olarak da sizinle harp etmek mecburiyetinde kalacağımı biliniz!”
Ancak Mekke müşrikleri bunu reddediyorlar. Ama sonra pişman olup Ebu Süfyan’ı elçi olarak Medine’ye gönderiyorlar. Ebu Süfyan: “Ey Muhammed!” Hudeybiye anlaşmasını yenile ve ateşkesin müddetini de uzat!” dedi. Efendimiz: “Biz, aramızdaki o ahid üzerinde duruyoruz! Yoksa siz, bir hadise çıkarıp onu bozdunuz mu?” diye sorarak onların anlaşmayı bozduklarını yüzlerine vuruyor. Efendimiz’den kendi beklentileri yönünde herhangi bir cevap alamayınca, gidip Hz. Ebû Bekir’e başvurdu. Hz. Ebubekir: “Bu benim değil, Rasûlullah’ın bileceği, ona âit bir iştir. Ben, buna asla karışamam!” dedi. Daha sona sırasıyla; Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali'ye başvurur ve hepsinden de aynı cevabı alır. Ebû Süfyan meseleyi anlamıştı. Görüşmelerinden hiçbir netice alamamanın eziklik ve ümitsizliği içinde devesine atlayarak Mekke’nin yolunu tuttu. Ebû Süfyan, kötü bir elçilik yapmış olmanın mahcubiyet ve ezikliği içinde, olup bitenleri olduğu gibi anlattı. Kureyş müşriklerinin korkuları bir kat daha arttı!
Hz. Peygamber, kan dökmemek ve düşmanı hazırlıksız yakalamak için, gideceği yeri gizli tutarak hazırlıklara başladı. Müslüman kabilelere haber gönderip onların Medine’de toplanmalarını istedi. Ordusunun gerçek gücünü saklamak amacıyla bazı kabilelerin yol boyunca orduya katılmasını emretti. Medine’den çıkış yasaklandı ve Medine-Mekke arasındaki önemli geçitlere nöbetçiler yerleştirilerek Mekke’ye gidişe izin verilmedi.
Yapılan hazırlıkları Kureyşlilere bildirmek isteyen Hâtıb b. Ebi Beltea’nın gönderdiği haberci, bu durumdan vahiy yoluyla haberdar olan Rasûlullah’ın görevlendirdiği sahabeler tarafından yakalandı. Efendimiz, Medine’de idari işler için Ebû Rühm’ü, imamet için Abdullah b. Ümmü Mektûm’u vekil bıraktı. Askerî harekatın hedefini gizli tuttuğundan mîkat yeri Zülhuleyfe’de ihrama girmeyerek yola devam etti ve Mekke yakınındaki Merrüzzahrân’da konakladı. İslam ordusu, yol boyunca katılanlarla birlikte 10.000 kişiye ulaşmıştı