Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır’da Peygamber, nebi ve birçok sahabenin ayak izleri var. 639 yılında Hazret-i Ömer (r.a.) devrinde İyaz Bin Ganem komutasında Peygamber (sav) arkadaşları olan sahibelerle Diyarbakır feth edilince, Anadolu’nun İslam’la tanışan ilk toprağı ve İslamiyet’in Anadolu’ya açılan kapısı oldu.

Fetih sırasında şehit olan 40 sahabeden 27’si Hz. Süleyman bölgesinde, 13 tanesi ise şehrin farklı yerlerinde şehit olmuştur. Rivayetlere göre, Diyarbakır’da 800’ün üzerinde sahabenin medfun bulunduğu, 541’inin merkezde olduğu belirtiliyor. Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabe kabri Diyarbakır’da bulunuyor.

Her köşesinde başka bir tarihi hazine gizleyen şehirde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren görkemli Diyarbakır Kalesi, Hevsel Bahçeleri, Hasan Paşa Hanı, Malabadi Köprüsü ve On Gözlü Köprüsü gibi mimari şaheserleri de göz kamaştırıyor. Siyah ve beyaz bazalt taşlarla inşa edilmiş çarpıcı konaklar da kente ayrı bir hava katıyor. Diyarbakır, binlerce yıllık zengin yöresel mutfağıyla da aynı zamanda gastronomi kenti.