Değerli okuyucularımız... Muharrem ayının girmesiyle, 1444 yılını geride bırakıp, 1445 senesine ulaştık. Peki geçen senenin muhasebesini yaptık mı? Müslümanın kendinin muhasebe etmesinin önemi nedir?
Muharrem ayının girmesiyle, 1444 yılını geride bırakıp, 1445 senesine ulaşacağız.
Geçen sene nice dostlarımız vardı ki bu sene aramızda değiller. Onlar ömür takvimini doldurup, âhirete intikal ettiler. 1445 yılı da bazılarımızın son senesi olabilir. Edâ ettiğimiz her ibâdeti, yaşadığımız her zaman dilimini son fırsat gibi görmek; bizi gayretlerimizi artırmaya, vaktimizin her ânını ihyâ ve âbâd etmeye sevk etmelidir.
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bizleri îkaz sadedinde iki tâlimâtı:
–Namazı benden gördüğünüz gibi kılın! (Buhârî, Ezân, 18)
–Her namazı son namazınız gibi kılın! (Bkz. İbn-i Mâce, Zühd, 15; Ahmed, V, 412)
Cenâb-ı Hak; gece, gündüz, fecir ve kuşluk gibi birçok zaman dilimine yemin ederek vaktin kıymetine dikkatimizi çekmiştir. Ömrün insana ait en mühim sermâye olduğuna ve onu değerlendirmeyenlerin düşeceği hüsrâna da müstakil bir sûrede şöyle temas buyurmuştur:
“Asr’a yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir.
Bundan ancak;
Îmân edip,
Sâlih ameller işleyenler,
Birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesnâdır.” (el-Asr, 1-3)
Vakit, mü’min için çok mühim bir servettir.
Metrajı / uzunluğu bilinmeyen bir makara gibi meçhul bir sona doğru devam eden ömürlerimiz, takdir edilmiş son nefeste nihayet bulacaktır. O ânı bir saniye bile uzatmak hiçbir fânînin elinde değildir.
Dünya hayatında her şeyi satın almak veya geri almak az-çok mümkündür, lâkin geçen zamanı asla… Geçen zaman geri getirilemez, satın alınamaz, borç verilemez, borç alınamaz…
Feridüddîn Attâr -rahmetullâhi aleyh- şöyle der:
“Elden gittikten sonra dört şey geri döndürülemez:
Ansızın ağızdan çıkan bir söz,
Yaydan fırlayan bir ok,
Meydana gelmiş bir kaza ve
Boşuna harcanan bir ömür.”
Necip Fazıl; ömrün belirsizliği ve izâfîliği karşısında, ölüm hakikatinin keskinliğini ne güzel anlatır: Zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm; Ölümde yekpâre an; ne kesiklik, ne bölüm…