Gazze’de bombaların gölgesinde büyüyen çocuklar her gün yaşam mücadelesi veriyor. Savaşın masum kurbanları olan bu çocuklar...
Günlerdir Gazze'de yaşanan trajediyi izliyoruz. Patlayan bombalar, yıkılan binalar, ardında kalan sessizlik ve gözyaşı... Ama en acısı, hayatını kaybeden masum çocuklar. Savaşın ortasında, oyun oynaması gereken yaşta, ölüme mahkûm edilen çocuklar…
Gazze'de çocuk olmak ne demek, hiç düşündünüz mü? Sokağa çıkarken her adımda bir patlama sesi duymak, gökyüzüne bakarken kuşları değil, savaş uçaklarını görmek… Bu çocuklar, barışın ne olduğunu bilmeden, sürekli bir korku içinde yaşıyorlar. Dünyanın geri kalanına "normal" gelen şeyler, Gazze’de yaşayan bir çocuk için hayal bile edilemeyecek lüksler.
Bir an durup düşündüğümüzde, Gazze’de yaşanan bu dehşet verici olayların dünyada nasıl yankı bulduğunu sorguluyoruz. Çocuklar öldüğünde, dünya ne hissediyor? Birleşmiş Milletler oturumlarında konuşmalar yapılırken, Gazze’de bombaların altında ölen çocukların sesi duyuluyor mu?
Bunlar yalnızca istatistik değil, her biri bir ailenin en değerli varlığı. Her birinin adı, bir hikayesi, bir hayali vardı. Ama artık yok. Çünkü savaş, en çok onları vurdu. Bir çocuğun en temel hakkı olan yaşam hakkı, Gazze’de her gün ellerinden alınıyor. Oyun parkları yerini mezarlıklara, kahkahalar yerini gözyaşlarına bırakıyor.
Gazze'deki bu dram, insanlığın vicdanını sorgulamaya açan bir sınav. Dünyanın dört bir yanından gelen haberler, savaşın sadece iki taraf arasında bir meseleymiş gibi yansıtılsa da, bu savaşın en büyük kurbanları hep çocuklar oluyor. Onların kaybolan hayatları, aslında hepimizin insanlığından bir parça alıp götürüyor.
Gazze’de öldürülen bir çocuğun annesi, o sabah çocuğunu okula uğurlamış olabilir. Akşam eve döneceğini umduğu çocuğunu, bir daha asla göremeyecek. O annenin acısını bir an olsun hayal edebilir miyiz? Ya da Gazze’de doğup büyüyen bir çocuğun, neden hep ölümle iç içe büyüdüğünü sorguluyor muyuz?
Bu sorular cevapsız kalıyor. Dünya, Gazze’nin çocuklarını unuttuğunda, insanlığın nereye gittiğini de unutuyor. Oysa her çocuğun hayatı değerlidir. Nerede doğarsa doğsun, hangi dinden, ırktan, milletten olursa olsun, bir çocuğun yaşam hakkı dokunulmazdır. Ancak Gazze'de bu hak her gün ihlal ediliyor.
Gazze’de hayatını kaybeden çocuklar, sadece birer isim ya da haber başlığı değil. Onlar, dünya sahnesinden sessizce çekilen minik yıldızlardı. Belki de geleceğin öğretmeni, doktoru ya da sanatçısıydılar. Ancak bugün sadece mezar taşlarında isimleri yazılı.
Dünya, bu acıları görmezden geldikçe, geleceğin vicdanını da yitiriyor. Gazze’de ölen çocuklar, bizim de kaybımız. Onların gözlerinde parlayan ışık, hepimizin insanlığı için birer umut olabilirdi. Ama şimdi, yalnızca birer anı olarak kaldılar.
Gazze'deki çocuklar için adalet, dünyanın geri kalanına daha büyük bir sorumluluk yüklüyor. Barışın mümkün olduğu bir dünyada, çocuklar asla savaşın kurbanı olmamalı. Gazze’nin sessiz çığlıkları, kulaklarımızda yankılanmaya devam ediyor. Ve biz, onların sesine ne zaman kulak vereceğiz?