Ahireti Kazanmak İçin Neler Yapmalıyız?

“Dünya hayat”, ebedî kazanca başkalarına hayat vererek ulaşır. Böyle bir hayatın başka hayatları cezbetmesi dünyadan sarf-ı nazar etmesi ile mümkündür: “Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile ayetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.” (Yunus, 7-8) Dünyadan sarf-ı nazar edenler; Allah ile buluşacağı anı bekleyenler, “dünya hayat” ile yetinmeyenler ve Kur’an’dan gafil olmayanlardır. Böyleleri şahitlerdir. Onlara bakan Allah’ı hatırlar, ahiretin varlığını görür ve “dünya hayat”ın değersizliğini anlar.

Hayatımız, “dünya hayat”ın bizi kandıramadığının şâhidi olmalıdır. “Dünya hayat”ın en büyük kozu kendisi ile tatmin etmesidir. Bu hayata kanan birisi elde ettiğinin zeval bulmasını istemez, dahası ölümden ikrah eder. “Dünya hayat”a kanmayan ise neye sahipse, onun elinden çıkacağını bilir, o yüzden gözünü esas hayatın vaat ettiklerine diker. Onun için ölüm bir son değil, rahat, tatmin ve hakiki huzurun olduğu esas hayata terfidir. İşte bu hâl müminin en büyük kuvvetidir. Allah’ı ve ahireti isteyen, bu yüzden ölümden çekinmeyen mü’minin bu kuvvetini dünya da dünyacı da görür ve fark eder. Dünya böylesinin peşinden koşar; dünyacının böylesi ile ezberi şaşar, sonrası ya o kuvvete ram olmak ya da inkâra sapıp kahrolmaktır.

ESAS HAYAT AHİRET HAYATIDIR

Allahümme la âyşe illa ayşu’l ahirah: Allahım, esas hayat ahiret hayatıdır.” Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in dilinden dökülen bu cümle hiç aklımızdan çıkmaması gereken hayat iksirimizdir. Bu cümle bizim “dünya hayat”a karşı panzehrimizdir. Dünyanın gam, tasa ve kasveti gönüllerimizi daralttığında bu cümle içimize ferahlık salar. Yine dünya; başarı, neşe veya sevinç ile haddimizi bilemez hale getirdiğinde bu cümle bizi bir kez daha hizaya sokar. Biliriz ve anlarız ki ne gam bâkî, ne dem bâkîdir.

Var olmak Rabbimizin verdiği en büyük nimetlerden birisidir. Bu nimetin buradaki düşük bir hayat derecesindeki aldanışla ebedî felakete duçar olmasını kim ister? Canımız Efendimiz son anlarında başında gözyaşı döken muhtereme kerimesine: “Ağlama kızım, baban bir daha acı çekmeyecek” demişti. Yürekleri sızlatan bu ifade O’nun yaşarken ne kadar çok acı çektiğini göstermesi yanında ferahlık, rahat ve mutluluğun bu dünyada değil esas hayatta aranması gerektiğinin ihtarıdır. Rahat arayan bu isteğini ahirete ertelesin, çünkü buradaki rahat kalıcı değil, yalancıdır. Rahat, esas hayat neredeyse oradadır.