Peygamber (s.a.s.) Efendimiz neyi sevmezdi ve nelerden hoşlanmazdı? Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in hoşlanmadığı davranışlar hangileridir?

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hoşlanmadığı davranışlardan bazıları şunlardır:

PEYGAMBERİMİZİN HOŞLANMADIĞI DAVRANIŞLAR

Kara Kadının Oğlu Denince

Ma’rûr bin Süveyd şöyle der:

Ben, Ebû Zer (r.a)’ı üzerinde değerli bir elbise ile gördüm. Aynı elbiseden kölesinin üzerinde de vardı. Kendisine bunun sebebini sordum; Ebû Zer, Rasûlullah (s.a.v) zamanında bir adama sövdüğünü ve onu annesinden dolayı ayıpladığını anlattı. Bunun üzerine Nebî (s.a.v) ona şöyle buyurmuş:

“Sen, kendisinde câhiliye huyu bulunan bir kimsesin. Onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin himayesinde bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara üstesinden gelemeyecekleri şeyleri yüklemeyiniz. Şayet yükleyecek olursanız kendilerine yardım ediniz.” (Buhârî, Îmân 22, Itk 15; Müslim, Eymân 40. Ayrıca bk. Buhârî, Edeb 44; Ebû Dâvûd, Edeb 124; Tirmizî, Birr 29; İbni Mâce, Edeb 10)

Ebû Zer (r.a)’in annesi yüzünden ayıpladığı kişinin Bilâl-i Habeşî olduğu söylenir. Hz. Bilâl, zencî bir anadan doğmuştu. Ebû Zer ona bir kızgınlık ânında “Ey kara karının oğlu!” demişti. Hâlbuki İslâm, bir insanı ırkından ve renginden dolayı kınayıp ayıplamayı kesinlikle yasaklamıştır. Bu sebeple Efendimiz Ebû Zer’e kızdı.

Kur’ân Gelince

Hz. Ömer, elinde bir kısım Tevrât parçaları ile Allah Rasûlü (s.a.v)’e gelip şöyle dedi:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Zurayk oğullarından bir arkadaşımdan alıp getirdiğim bir kısım Tevrat.”

Hemen Allah Rasûlü (s.a.v)’in yüzünün rengi değişti. Bunun üzerine ezân rüyasında kendisine gösterilen Abdullah bin Zeyd, Hz. Ömer’e:

“–Allah senin aklını başından mı aldı? Allah Rasûlü (s.a.v)’in rengine bak, nasıl kızardı?” dedi. Bunun üzerine Ömer kendini şöyle demekten alamadı:

“–Rab olarak Allah’ı, din olarak İslâm’ı, peygamber olarak Muhammed’i, önder olarak Kur’ân’ı kabul edip hoşnut olduk.”

Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) çok memnun oldu ve üzüntüsü gitti ve şöyle buyurdu:

“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Mûsa aranızda olup da beni terk edip ona uysaydınız, apaçık bir sapıklığa düşerdiniz. Ümmetler içinde siz benim nasibimsiniz, peygamberler içinde ben de sizin nasibinizim.” (Heysemî, Mecma’, I, 174)

İbadette Aşırılık

Enes bin Mâlik (r.a) anlatıyor:

Sahâbeden üç kişilik bir grup Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in nâfile ibadetlerini sormak üzere Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Efendimiz’in ibadetleri bildirilince, onlar bunu azımsar gibi oldular ve:

“–Allah’ın Rasûlü nerede biz neredeyiz? Onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır” dediler. İçlerinden biri:

“–Ben dâimâ bütün geceleri namaz kılarak geçireceğim” dedi. Bir diğeri:

“–Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim” dedi. Üçüncü sahâbî de:

“–Ben de dâimâ kadınlardan uzak kalacağım ve asla evlenmeyeceğim” diye söz verdi. Bir müddet sonra Peygamberimiz geldi ve onlara şöyle buyurdu:

“–Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na karşı en fazla takvâ sahibi olanınızım. Fakat ben bazen oruç tutuyor, bazen tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.” (Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 4)

Diğer rivayette Âişe (r.a) şöyle anlatır:

Allah Rasûlü (s.a.v) onlara, güçlerinin yeteceği bir amel emrettiği zaman (daha fazlasını isteyerek) şöyle derlerdi:

“–Biz senin gibi değiliz, çünkü Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışlamıştır.”

Hz. Peygamber (s.a.v) mübarek yüzünde belli olacak derece öfkelendi. Sonra şöyle buyurdu:

“Allah’tan en çok korkanınız ve O’nu en iyi bileniniz benim.” (Buhârî, Îmân, 13)

Mescid’de Tükürük

Enes (r.a)’den rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v) Mescid’in kıble duvarında bir tükürük gördü. Öylesine öfkelendi ki yüzü kıpkırmızı oldu. Bunun üzerine Ensar’dan bir kadın kalkıp o tükrüğü kazıdı ve yerini güzel kokuyla kokuladı.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“Bu ne kadar güzel oldu!” buyurdu. (Nesâî, Mesâcîd, 35/726; İbn-i Mâce, no. 762)

Cezada Adalet

Benî Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri çok üzmüştü. Onlar, “Bu konuyu Rasûlullah (s.a.v) ile kim konuşabilir” diye kendi aralarında müzakere ettiler. Bâzıları, “Buna Peygamberimiz’in çok sevdiği Üsâme bin Zeyd’den başka kimse cesâret edemez” dediler. Üsâme, onların istekleri doğrultusunda Rasûlullah ile konuştu. Bunun üzerine Efendimiz ona:

“–Allah’ın koyduğu cezâlardan birinin tatbik edilmemesi için aracılık mı yapıyorsun?” diye sordu. Sonra ayağa kalktı ve halka şöyle hitap etti:

“Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler: Aralarından soylu, mevki ve makam sâhibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezâlandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim.” (Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Hudûd, 8, 9; Ebû Dâvud (no. 4373-4)

Başka bir rivayet: Üsâme Peygamber (s.a.v) ile konuşunca Efendimiz’in yüzünün rengi birden attı ve şöyle buyurdu:

“–Allah’ın hadlerinden (cezalarından) bir had husûsunda mı şefaat ediyorsun?”

Üsâme hemen şöyle dedi:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Benim için bağışlanma dile!” (Buhârî, Megâzî 53; Nesâî, Kat’u’s-sârik, 6, VIII, 72-74)