YETİMLİKTEN VALİLİĞE
O, çocuk yaşta Rasulullah'a tam teslim olmuştu. Onun sevgisini geçici sevgilere değişmemişti. İman konusunda titizdi. Dininde samimiydi. Gençliği de böyle geçti. Ömrünü bu aşk ve ihlasla, Allah ve Resulü yoluna dünyalık her şeyini, hatta canını verebilecek bir iman vecdi içinde geçirdi. Hz. Ömer (r.a.) devrinde Humus'a vali tayin edildi. Humus halkını toplayıp bir hitabede bulundu. İslâm'ın şaşmaz ölçülerini, pörsümez prensiblerini şöyle duyurdu:
"Ey cemaat! Şüphesiz İslâm, muhkem bir kale ve metin bir kapıdır. İslâm'ın kalesi adalet, kapısı ise haktır. Kale yıkılıp kapı kırıldığı zaman bu dinin yurdu harap edilir. Sultan sert olduğu sürece, İslâm daima kalacaktır. Sultanın sertliği kamçıyla vurmak, kılıçla öldürmek değildir. Ancak adaletle hükmetmek ve hakkı yerine getirmektir."
Umeyr İbni Sa'd (r.a.) Humus'ta bir yıl kaldı. Halifenin emri üzerine Medine'ye döndü. Hz. Ömer (r.a.) onu tekrar Humus'a göndermek istediyse de o ailesinin bulunduğu köye gitmek üzere izin istedi. Halifenin izniyle gitti. Bir müddet sonra Hz. Ömer (r.a.) ona misâfir gönderdi. Üç gün yanında kalan misâfirine her gece bir arpa ekmeği ikram edebildi. Dünyalık olarak bir şey biriktirmemişti. Valilik onu değiştirmemişti. Halife'nin gönderdiği dinarları dahî almak istemedi. Fakat ailesinin ısrarı üzerine aldı. Ertesi gün yine kendine harcamadı. Çevresinde daha muhtaç durumda olanları buldu ve onlara dağıttı.
İşte iman nuruyla kalbleri parlayan yiğitler!.. Yıldız insanlar!.. İhtiyaçları olsa bile kardeşini kendine tercih edenler!.. Mal ve çocukların fayda vermediği o güne hazırlananlar!.. O dehşetli günde faydalanmak üzere infak edenler, dağıtanlar... O gün biçmek için ekenler!.
Umeyr İbni Sa'd (r.a.) Hz. Ömer (r.a.) devrinde vefat etti. Ahirete, dünyalık bir şey bırakmadan göçtü. Cenab-ı Hakk'tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.