Vehb bin Münebbih, (ks) tâbiin neslinin büyük âlimlerinden olup Sana’da kadılık yapmış. 645 milâdi senede Sana’da doğmuş 741 yılında vefat etmiştir.
O büyük Allah dostunun çok kitab okuduğu, geçmiş ümmetler ve Peygamberlere âid araştırmalar yaparak çok bilgi sahibi olduğu nakledilir. Bu sebepten kaynak eserlerde sık sık onun sözlerinden ve öğütlerinden rivayetlere rastlanır.
“Ruhu’l-Beyan” tefsirinde de onun söz ve nasihatlerinden bir hayli nakiller vardır. Bizlere ibret dersi verecek hikmetli söz ve nasihatlerinden bazıları şunlardır:
Vehb bin Münebbih (k.s)’in şöyle dediği rivâyet olunur:
“İsrailoğulları âlimlerinden birisi ilim kitaplarından yetmiş sandık topladı.
Her sandık yetmiş arşın boyundaydı.
ÜÇ HUY İNSANA FAYDA VERMEZ!
Allah Teâlâ zamanın peygamberine onun hakkında şöyle vahyetti:
“Sende şu üç kötü huy oldukça bunlardan kat kat fazlasını toplayıp ilmini arttırsan da sana bir fayda sağlamaz. Bu huylar şunlardır:
1- Dünya sevgisi,
2- Şeytanla dostluk,
3- Müslümanlara eziyet etmek.”
İsmail Hakkı Bursevi hazretleri de bu konu ile ilgili olarak şunları söyler. Nitekim Fir’avn da Mûsâ (a.s.)’ın peygamber olduğunu biliyordu. Ancak kendisini kaptırdığı dünya sevgisi ve riyâset tutkusu onu bildiğini uygulamaktan, hak peygambere tâbi olmaktan alıkoydu. Sadece bilmenin ona bir faydası olmadı.
Kezâ İblis de Âdem (a.s.)’ın gerçek durumunu biliyordu. Yahudiler de son peygamberin gönderileceğini ve Tevrat’taki alâmetlerini biliyordu. Sadece bilmeleri onları saâdete, kurtuluşa erdirmedi. Kendilerine anlatılan hakîkate teslim olup benlik, bizlik sevdasına düşmeselerdi ve yapılan nasihatlerle amel etselerdi, kurtuluşa ererlerdi.
Hazreti Mevlâna (k.s) benlik, bizlik sevdasına düşüp nasihat kabul etmeyenlerin halini Mesnevi’sinde şöyle anlatır:
Öğütçü, yüzlerce defa çalışıp çabalasa, gayret sarf etse de dinleyende duyan, öğüdü kabul eden kulak gerek.
Sen, yüzlerce lütuflarda bulunarak öğüt verirsin ama senin öğüdün onun kulağına bile girmez. Duymayan inatçı bir adam, yüzlerce söyleyeni âciz bırakır. Peygamberlerden daha öğütçü, daha güzel sözlü kim vardır? Onların nefesleri taşa bile te’sir eder. Dağ taş bile onların sözlerini duydu, dağa taşa bile te’sir etti de Bahtı kötü kişinin bahtı açılmadı gitti.
Benlik, bizlik sevdâsına düşen gönüller
“Taştan katı” (el-Bakara, 2/74) diye anlatıldı.
Vehb bin Münebbih kuddise sırruh okuduğu kitaplardan öz olarak şunu öğrendiğini anlatır:
“Dünya, akıllı kimselere bir ganimet, câhillere ise gaflet ve aldanıştır. Peygamberler ve velîler de dünyada yaşadılar, ama ona iltifat etmediler. Onun geçici güzelliklerine aldanıp rağbet etmediler.”
HAPİSHANEYE GİREN HERKES MAHPUS DEĞİLDİR
Derler ki: Hapishaneye giren herkes mahpus değildir. Bilakis oraya giren öyleleri vardır ki mahpusları oradan çıkarmak ve esirleri kurtarmak için girer.
İşte peygamberlerle onlara tâbi olan veliler, kevn ve fesad âlemine ancak dünya hapishanesinde esir düşen nefisleri kurtarmak için gelmişlerdir.
Nasıl ki mahpus, kendisini kurtarmak için hapishâneye girene tâbî olur kurtulursa, aynen bunun gibi peygamberlerin ve vârislerinin yollarına uyanlar da dünya hapishânesinden çıkar ve kurtulur.
Vehb hazretlerine çok ibadet eden iki kişiden hangisinin üstün olduğunu sordular. O da şöyle cevap verdi:
“-Bu ikisinden hangisi insanlara daha fazla hizmette bulunuyor, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyuyorsa, o daha üstündür.”
Dediler ki: “Ey Vehb, çok ibadet eyleyen,
İki zâttan hangisi, üstündür diğerinden?”
Buyurdu: “Kimin çoksa, insanlara hizmeti,
Hak Teâlâ indinde, onun çoktur kıymeti.”
Yine onun kıymetli nasihatlerinden:
“Şeytan, yüzbinlerce câhile karşı göğüs gerebilir. Onlara karşı üstünlük kazanabilir. Onlarla alay ederek istediği tarafa çekebilir. Fakat bir âlime karşı bunu yapamaz. Onun karşısında çok güç durumda kalır. Kolay kolay onu aldatıp istediği yere çekemez.”
Cenab-ı Hak bizleri kötü davranışlardan, dünya hapishânesinde mahpus kalmaktan, nefsine mağlub olup la’în şeytanın tuzağına düşmekten muhafaza eylesin. Peygamber ve vârislerinin izlerini takib edip, nasihatlerinden istifade edenlerden eylesin. Amin.