Ebû Hüreyre"nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav)… şöyle buyurmuştur:
“İhsan, Allah"ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O"nu görmüyor olsan da O seni görmektedir…” (Buhârî, Tefsîr, (Lokman) 2)
İHSAN (ALLAH TEÂLÂ'YI GÖRÜYORMUŞÇASINA YAŞAMAK) İLE İLGİLİ HADİSLER
Huzeyfe (b. Yemân) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz." diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilakis iyilik yaptıklarında insanlara iyilikle karşılık vermeyi, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi alışkanlık hâline getirin.”
(Tirmizî, Birr, 63)
***
Sehl b. Muâz b. Enes"in, babasından naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Faziletlerin en üstünü, seninle akrabalık bağlarını kesenle ilişkini sürdürmen, sana vermeyene vermen, sana kötü söz söyleyeni bağışlamandır.”
(İbn Hanbel, III, 439)
***
Şeddâd b. Evs"ten rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah, her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir…”
(Tirmizî, Diyât, 14; M5055 Müslim, Sayd, 57)
İSLAM İMAN VE İHSAN NEDİR?
Hz. Ömer anlatıyor: “Bir gün Resûlullah"ın yanında iken bir adam çıkageldi. Elbisesi bembeyaz, saçları simsiyahtı ve üzerinde herhangi bir yolculuk belirtisi yoktu. Üstelik aramızda onu tanıyan da yoktu. Peygamber"in (sav) yanına oturdu; dizlerini onun dizine dayayıp ellerini uylukları üzerine koydu. Sonra da, "Ey Muhammed! Bana İslâm"ı anlat." dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "İslâm, Allah"tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed"in Allah"ın elçisi olduğuna şahitlik etmen; namazı kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve eğer gücün yetiyorsa haccı yerine getirmendir." Bu sözler üzerine adam, "Doğru söyledin!" dedi. Biz ise, adamın hem soru sorup hem de onu tasdik etmesine şaşırdık. Sonra, "Bana imanı anlat." dedi. O da, "İman; Allah"a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve iyisi ve kötüsüyle kadere inanmandır." şeklinde karşılık verdi. Adam yine, "Doğru söyledin!" deyip peşinden, "Bana ihsanı anlat." dedi. O da şöyle söyledi: "İhsan, Allah"ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O"nu görmesen de O seni görmektedir." Daha sonra adam, "Bana kıyameti anlat." dediğinde, Peygamber (sav), "Bu konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu sorandan daha bilgili değildir." dedi. Adam, "Öyleyse bana onun alâmetlerini söyle." deyince, şunları saydı: "Cariyenin efendisini doğurması ve yalın ayak, çıplak, fakir sürü çobanlarının yüksek binaları yapmada yarıştıklarını görmendir." Sonra adam gitti. Bir süre sonra Hz. Peygamber bana soru soranın kim olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Ben, "Allah ve Resûlü en iyisini bilir." dediğimde şunu ifade etti: "O, Cibrîl idi. Size dininizi öğretmeğe gelmişti." ”1 Vahiy elçisi Cebrail bu defa insan suretinde gelmişti. Kutlu Nebî"ye soru sorarken aslında İslâm"ın temel öğretilerinin daha iyi anlaşılmasını sağlıyordu. İlk önce Müslüman olmanın esaslarını öğrenmek istedi. Ardından mümin olmayı sağlayan inanç esaslarını sordu. Beklediği cevapları aldı. Kişinin belirtilen görevleri yerine getirirken nasıl bir davranış içinde olması gerektiği de önemli idi. Onun için de, “İhsan nedir?” sorusunu sordu. “İhsan”, yapılması gereken şeyi en iyi şekilde bilme ve güzel bir şekilde yerine getirme, başkasına iyilik etme,2 Allah"a kulluk, her görevi en iyi şekilde, önemseyerek, hakkıyla ve lâyık vechiyle yapma3 anlamına gelmekteydi. Yapılan bir işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için kişinin öncelikle, ne yaptığının farkında olması ve onu en uygun, en güzel şekilde uygulaması gerekmekteydi. Hz. Ali"nin, “Kişinin değeri, işindeki ihsanıyla ölçülür.”4 sözü de bir insanın hem kendisinin hem de yaptığı işlerin değerinin, ortaya koyacağı anlamlı, ölçülü, güzel davranışlarla değer kazanacağını ifade etmektedir.
Diğer taraftan ihsanın, amellerdeki ihlâs ve murakabe yani Allah"ın insanları görüp gözetmesi anlamına geldiği de söylenmiştir.5 Cibrîl hadisinde geçen, “İhsan” kavramının, başka bir rivayette, “Allah"tan, O"nu görüyor gibi sakınmandır.” 6 şeklinde zikredilmesi de bu yaklaşımı teyit etmektir. Buna göre ihsan, kişinin kulluk görevini yerine getirirken Allah"ın kendisini gördüğünü, davranışlarını gözetlediğini hissetmesidir. Bu şekilde ihsan ile hareket edenler, “Allah, her an beni görmektedir, her yaptığımı bilmektedir, benim kalbimden geçenlerden bile haberdardır.”7 duygularını taşıyacaklardır. İnsanlardan kimileri, sorumlu oldukları şeyleri sırf üzerlerinden sorumluluk gitsin diye yaparlar. Gerçek ihsana ulaşanlar ise yaptıkları her şeyi, Yüce Allah"ın kendilerini görüp murakabe ettiğinin farkında olarak samimi bir ruh ve ihlâsla yerine getirirler.8 “Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir.” ,9 “Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah"ın bildiğini görmüyor musun?” 10 gibi birçok âyette aynı şekilde Yüce Yaratıcı"nın murakabesi vurgulanmakta ve her şeyden haberdar olan, her zaman ve her yerde yapılanlara şahit olan Allah"a bilinçli bir şekilde ibadet edilmesi gereğine işaret edilmektedir. Nitekim Resûlullah da (sav) “ihsan”ı,“Allah"ı görür gibi ibadet etmendir. Sen O"nu görmüyor olsan da O seni görmektedir.” 11 şeklinde tanımlayarak aynı gerekliliğe vurgu yapmaktadır.
“İhsan” İnsana İnce Bir Düşünce Ve Hassasiyet Duygusu Kazandırır
İşte “ihsan” insana ince bir düşünce ve hassasiyet duygusu kazandırır. İnsanı saflaştırır, arındırır ve her an Rabbinin huzurunda olma duygusu ile olgunlaştırır. Bütün amellerin, ihlâs ve samimiyetle en iyi şekilde yerine getirilmesini sağlar.
“O, yarattığı her şeyi en mükemmel şekilde yapandır.” ,12 “O sizi şekillendirdi ve şeklinizi en güzel şekilde yaptı.”