Değerli okurlar, bu yazımızda her zaman ihtiyaç duyduğumuz temel bir meziyet olan merhametten söz edeceğiz. Sözlükte, “Merhamet ve şefkat,  insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevk eden acıma duygusunu belirtmektedir. Esasen şefkat ve merhamet gibi duygular Allah’ın insanların içine koyduğu birer iyilik aracı olup asıl amaç muhtaç ve çaresizlere yardım edip sıkıntılarını gidermektir.

Allah açısından rahmet, insanlara her türlü maddî ve manevî nimetleri ihsan etmek, insanı sıkıntı, bela ve musibetlerden korumak ve kurtarmak, kusur ve günahları affetmek anlamına gelirken; İnsanlar açısından ise iyi kalpli, yumuşak davranışlı, şefkatli, iyiliksever, yardımsever, hoşgörülü ve affedici olmak anlamlarına gelir.

Gerek Kuran’da gerekse hadislerde insanlar birbirlerine ve diğer canlılara şefkat ve merhamet göstermeye teşvik edilmiştir.

“Benim rahmetim(merhamet) her şeyi kuşatmıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.” (A’raf Suresi 156) Dolayısıyla Allah’ın rahmeti ve merhameti engin ve sonsuzdur. Böyle olduğu içindir ki Rahmet Peygamberi bize, sözlerimize ve işlerimize başlarken Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlamamızı emrediyor. Her kim Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla sözüne ve işine başlamazsa o söz ve iş bereketsiz olur, buyuruyor.  Sözlerimizde ve işlerimizde rahmeti ve merhameti kendimize prensip edindiğimizi ilan etmek için bize emrediliyor bunu.

Meşhur hadisi şerifte Allah’ın 99 ismi  zikredilir. Biz besmelede neden sadece Rahman ve Rahîm olan sıfatlarını zikrediyoruz?  Kerim Kitabımız her konuda olduğu gibi bu temada da bize yol gösterip bunun hikmetini açıklıyor: “Rabbiniz merhametle muamele etmeyi bir prensip edindi.” (En’am Suresi, 54)

İslam Medeniyetinin en bariz vasfı; şefkat ve merhamettir. Siz yeryüzündeki bütün varlıklara merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin. Hadisin şerhinde bir hikâye anlatılır: Hz. Ömer sokakta geziyor. Bir çocuk görür, elinde bir serçe kuşu yakalamış fakat onu o kadar sıkıyor ki kuşu öldürmek üzere. Hz. Ömer, devesinden iniyor çocuğun yanına gidiyor, “Bunu bana satar mısın?” diyor.” Çocuk, “Satarım.” diyor.” Hz. Ömer, “Kaç paraya?” diye sorunca çocuk, “İki dirheme.” diyor. İki dirhemle o zaman bir koyun alınıyordu. İki dirhemi çıkarıyor veriyor çocuğa, kuşu da alıyor koca Ömer ve hürriyetine kavuşturuyor. Arkasından da diyor ki, “Siz yeryüzündeki bütün varlıklara merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin.”

Yüce Allah bu ümmetti ‘birbirlerine karşı merhametlidirler’ şeklinde tavsif etmektedir.  Bu minvalde  anne-babaya, eşe-çocuklara, akrabalara, komşulara, yaşlı insanlara, tanıdığımız ve tanımadığımız insanlara, mazlum, mağdur, muhtaç ve garibanlara, yetimlere, beslediğimiz ve bizimle aynı dünyada yaşayan tüm canlılara şefkat ve merhametle muamele etmek hepimizin ortak ödevlerindendir.

Kerim Kitabımız Kur’an’a bakıldığında Merhametle ilgili hususlar dikkatimizi çeker:

Hamele-i Arş (arşı taşıyan) diye bilinen Melekler, İnanan ve hakka yönelen kimselerin bağışlanması ve merhamete mazhar olması için dua ederler: “Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O'na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru. Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır.” (Mü’min Suresi 7-9)

Kardeş, kardeşin bağışlanması ve merhamete nail olması için de Allah’a dua etmeli, bunu Kur’an’da Musa’nın (a.s.) yaptığı bir duada görüyoruz:  “(Mûsâ), "Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin en merhametlisisin" dedi.” (A’raf Suresi,151)

İnsan beşerdir. Nefsin ve şeytanın vesvese ve hilelerine muhataptır. Önemli olan bir hata veya günah işlediği zaman, hatada ısrar etmemesi, hemen Allah’a yönelip Ondan bağışlanma ve merhamet dilemesidir. Bunu ilk insan ve ilk Peygamber olan Adem (a.s.) ve Annemiz Havva’nın yaptığı bir duada görüyoruz: “(Adem ve Havva) dediler ki “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan(merhamet etmezsen) mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf Suresi, 23)  Bu ayeti kerime bize, eğer Allah kulunu bağışlamaz ve ona merhametiyle muamele etmez ise kulun zarardan, kötü bir akıbetten kurtulması mümkün olamayacağını anlatır.

Rabbimiz Kerim Kitabımızda bazen Peygamberlerin yaptıkları duaları bizlere öğretir, bazen de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) hitaben ve onun zatında ümmetine nasıl dua edileceğini ve neler isteneceğini bizlere öğretir: “De ki Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!” (Mü’minun Suresi,118)

Şimdi Peygamberimizin hayatımıza yön veren merhametle ilgili bazı hadislerine bakalım:

“Allah mahlukatı yarattığı vakit, kendi nezdinde Arşın üstünde bulunan kitabına, ‘Rahmetim gazabıma üstün geldi.’ diye yazdı.” (Buhari 15, 22, 28, 55) Bu bize rahmet ve merhametin asıl olduğunu gösterir. Varlık aleminde de merhametin gazaba galebe çalması gerekir ki merhametin üstün ve esas olduğu ortaya çıksın. İnsani ilişkilerimizde veya varlık aleminde olan tüm canlılara karşı şefkat ve merhameti kuşanmalı, onların hakları konusunda Allah’a karşı gelmekten sakınmalı ve merhametsizce  muamele etmekten çekinmeliyiz.

“Bu, Allah’ın kullarının kalplerine yerleştirdiği merhamettir. Ve Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder.” (Müslim, Cenaiz, 11) Hadiste şefkat ve merhametin yeri beden ülkemizin merkezi olan kalbin gösterilmesi çok dikkat çekicidir. Çünkü kalb; iman, ihlas, sevgi, şefkat, merhamet vb. güzelliklerin yeridir. Bu anlamda Allah’ın insanın kalbine nazar etmesi, selim bir kalbin sahibine mal ve evladın fayda veremeyeceği günde (hesap gününde) büyük bir fayda vermesi hakikati de kalbin nelerle bezenmesi gerektiğini bizlere hatırlatır.

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” (Buhari, Tevhid, 2).

Yukarıda paylaştığımız ayet ve hadislerden şunları anlayabiliriz:

Mü’min biri gerek insana ve gerekse diğer canlılara merhametle muamele eder ve etmeli.

Eğer biz Allah’ın yarattığı mahlukata merhamet edersek, buna mukabil Yüce Allah da bizlere merhametiyle muamele eder.

Merhamet aynı zamanda duyarlı olmayı, yardım etmeyi ve destek olmayı da bizden ister.

İnsan insanın kurdu değildir, insan insanın yurdudur. Hz. Resul, kişi kendisi için istediğini bir başkası için de istemedikçe,  kâmil manasıyla iman etmiş olmaz, diyor. Bir diğerkâmlık felsefesi var bizim genetik kodlarımızda.

Merhamet eden insana aslında o anda merhamet ediliyor demektir. Merhamet duygusunu acımak duygusundan ayırabilmek lazım. Merhamet, bir başkasıyla beraber ıstırap çekebilmek demektir; merhamet bir başkasının ıstırabını hücrelerinde yaşayabilmen demektir, onun ıstırabıyla benim de inleyebilmem demektir. İşte günümüzde en çok bu diğerkâmlık ahlakına ihtiyacımız var; çünkü bencilliğin  had safhaya vardığı, gemisini kurtaranın kaptan sayıldığı, bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesinin maalesef cari olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Katliamların haddi hesabı yok, insanlar kolaylıkla birbirlerine kıyabiliyorlar. Böyle bir dünyada başkasının iniltisini hissetmenin, başkasının acısını hissetmenin, ötekinin ıstırabını hissetmenin ne kadar önemli olduğu ortadadır. Eğer bizler başkasının ıstırabıyla, başkasının sıkıntısıyla, başkasının iniltisiyle hemdert olabiliyorsak kâmil manada insanlık yolunda yürüyoruz demektir.

Merhamet özü itibariyle diğer canlılar için, diğer insanlar için dünyayı emin bir yer kılmaktır. Yazımıza kısa bir dua ile son verelim:

(Akıllı insanlar şöyle dua ederler): “Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”

Rabbim bizleri hem hemcinslerine hem de tüm canlılara şefkat ve merhametle muamele eden Salih kullarından eylesin. Kalbimizden iman ve merhameti, evlerimizden huzur ve sekineti, rızkımızdan bereketi, bedenlerimizden sıhhat ve afiyeti  eksik etmesin! Sözün özü, Merhametli olan ve Merhamete mazhar olanlardan kılsın. Selam ve Dua ile.