Abdullah ibn-i Abbas -radıyallâhu anh- şöyle buyurmuştur:
“(Bir defasında) Nebiyy-i Mükerrem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medine veya Mekke bahçelerinden birinin yanından geçiyorlardı. Kabirlerinde azab gören iki insanın sesini duydular. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«‒Bunlar azap görüyorlar. Hem de azap görmeleri (zâhiren) büyük bir şey için değildir» buyurduktan sonra:
«‒Evet, (aslında günahları büyüktür); biri idrarından korunmazdı, diğeri de kovuculuk yapardı!» buyurdular.
Ondan sonra yaprakları olmayan taze bir hurma dalı istediler. Dalı ikiye bölüp her birinin kabri üzerine birer parça diktiler. Ashab-ı kiram:
«‒Yâ Rasûlallah, bunu niçin yaptınız!» diye sordular.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«‒Bunlar kurumadığı müddetçe belki azapları hafifler!» cevabını verdiler. (Buhârî, Vudû’, 55)
- Cennet Ehlinin Şefaati
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Kıyâmet günü insanlar saf saf olur -bir rivâyete göre, cennet ehli saf saf olur-. Derken, cehennem ehlinden bir kişi cennet ehlinden birine rastlayıp:
«–Ey fülan! Hatırladın mı, sen su istemiştin de ben sana bir içimlik su vermiştim?» der, (ve bu sûretle şefaat ister). Mü’min de o kimseye şefaat eder.
(Cehennemlik olan bir başka) kimse, cennetlik olan birinin yanına varır ve ona:
«–Hatırlıyor musun, sana bir gün abdest suyu vermiştim?» diyerek (şefaat ister. O da hatırlar) ve ona şefaat eder.
Yine cehennemlik olanlardan biri, cennetlik birisine:
«–Ey fülan! Beni şöyle şöyle bir işe gönderdiğin günü hatırlıyor musun? Ben de o gün senin için gitmiştim» der. Cennetlik olan kimse de ona şefaat eder.” (İbn-i Mâce, Edeb, 8)
- Peygamberimiz, Kendi Kabrini Ziyaret Edene Şefaat Edeceğini Bildirmiştir
“Kabrimi ziyâret edene, şefaatim vâcip olur.” (Heysemî, IV, 2. Bkz. Beyhakî, Şuab, III, 488-490/3862)
- Kuran Şefaat Edicidir
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kur’ân okuyunuz! Çünkü o, kıyamet günü kendisiyle hemhâl olan kişilere şefaatçi olarak gelecektir.” (Müslim, Müsâfirîn, 252)
Başka bir hadis-i şerifte de:
“Kim Allah’ın kitâbından bir âyet öğrenirse kıyâmet günü öğrendiği âyet o kişiyi, yüzüne gülerek karşılar” buyrulur. (Heysemî, VII, 161)
“Kıyâmet günü Kur’ân-ı Kerim, rengi uçuk bir adam gibi gelir ve (okuyucusuna):
«–Seni gece uykusuz ve gündüz susuz bırakan benim!» der.” (İbn-i Mâce, Edeb, 52)
- Mülk Suresi Şefaat Edicidir
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdular:
“Kur’ân’da bir sûre vardır, otuz âyet… O sûre, mağfiret edilinceye kadar bir adama şefaat etti. O Tebâreke’llezî bi-yedihi’l-mülk Sûresi’dir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân (Sevâbu’l-Kur’ân), 9/2891) Hasen
- Namaz Kılarak Şefaate Yardım Et
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisine hizmet eden bir zâta:
“–Bir ihtiyacın ve isteğin var mı?” diye sorar dururdu.
Birgün, yine ona böyle sorduğu zaman:
“–Dileğim vardır yâ Rasûlallah!” dedi.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:
“–Nedir dileğin?” diye sordu. O zât:
“–Kıyâmet günü bana şefaat etmendir!” deyince, Peygamber (a.s):
“–Bunu istemeni sana kim öğretti?” diye sordu.
“–Rabbim!” dedi. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:
“–Öyleyse sen de çok secde ederek bu hususta bana yardımcı ol!” buyurdu. (Ahmed, III, 500)
- Cenaze Namazını 40 Kişi Kılarsa
Abdullah bin Abbâs’ın azatlısı Küreyb şöyle anlatır:
“İbn-i Abbâs’ın Kudeyd’de yahut Usfân’da bir oğlu vefat etmişti. Bunun üzerine İbn-i Abbâs:
«‒Ey Küreyb! Bak oğlumun cenazesine ne kadar cemâat tonlanmış?» dedi.
Bunun üzerine ben dışarıya çıktım. Bir de baktım ki oğlunun cenazesine bir hayli cemâat toplanmış. Bunu kendisine haber verdim. İbn-i Abbâs:
«‒Bu toplananlar kırk kişi var mıdır?» dedi. Ben:
«‒Evet» cevâbını verdim.
«‒O hâlde cenazeyi çıkarın. Zira ben Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i şöyle buyururken işittim:
“Bir müslüman vefât ettiğinde, Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmayan kırk kişi cenâze namazını kılarsa, Allah Teâlâ o kişileri, cenâze için şefaatçi kılar”.» dedi. (Müslim, Cenâiz, 59)
- Medine'de Vefaat Eden Kişi
Zübeyr b. Avvam’ın azadlı kölesi Yuhannes şunları anlattı:
“Fitne (karışıklık) zamanında Abdullah b. Ömer -radıyallâhu anh-’ın yanında oturuyordum. Azat ettiği bir cariye gelerek ona selam verdi ve:
“–Ya Eba Abdurrahman, ben Medine’den çıkmak istiyorum. Açlık sıkıntısı çekiyoruz.” deyince:
“–Otur ey akılsız! Şüphesiz ki ben Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu işittim:
«Medine’nin minnet ve sıkıntısına sabreden kimseye şüphesiz kıyâmet gününde şefaatçi veya şahid olurum».” (Muvatta’, Câmi’, 3)
Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlar:
“Ümmetimden biri, Medine’nin sıkıntı ve açlığına sabrederse, Kıyamet günü mutlaka ona şefaatçi veya şahit olurum!” (Müslim, Hacc 484; Tirmizi, Menakıb, 68/3918)
“Medine’de vefat etmeye muktedir olan orada vefat etsin! Zira ben, orada vefat edene şefaat ederim.” (Tirmizî, Menakıb, 67/3917) Sahih
- Büyük Günah İşleyenlere Şefaat
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:
“Şefaatim ümmetimden büyük günah işlemiş olanlar içindir.” (Ebû Dâvud, Sünnet,20)
- İlk Şefaat Edecek Peygamber Efendimizdir
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:
“Ben Rasullerin kumandanıyım, lâkin övünmek yok! Ben peygamberlerin sonuncusuyum, ancak övünmek yok! İlk şefaat edecek ve şefaati ilk olarak kabul edilecek olan da benim, ancak (bunları aslâ) övünmek için söylemiyorum.” (Dârimî, Mukaddime, 8)