Hazret-i Âişe radiyallahu anha annemiz bir nebevî ikazı şöyle anlatıyor:
Evimin sofasını üzerinde resimler bulunan bir perde ile ayırdığım gün Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir seferden dönmüştü. Resimli örtüyü görünce yüzü renkten renge girdi ve onu çekip kopardı. Sonra da bana şunları söyledi:
“– Âişe! Kıyamette insanların en şiddetli azap görenleri, yaptıklarını Allah’ın yarattığına benzetenlerdir.” (Buhârî, Libâs 91)
Tevhid inancına gölge düşüren hiçbir şeye Rasûlullah Efendimiz’in tahammülü yoktu. Dinin en önemli prensibinin zedelenmesine dayanamazdı. Vefat eden sevgili eşi Hz. Hatice’den sonra en çok sevdiği hanımı Hz. Âişe olduğu halde, bu konudaki müsamahasız tavrını ona karşı bile ortaya koymaktan çekinmemişti. Diğer rivayetlerden öğrendiğimize göre Hz. Âişe resimli perdeyi Hz. Peygamber’i memnun etmek için yapmıştı. Belki de bu sebeple ondan “Ne iyi etmişsin” demesini bekliyordu. Yaptığı işin yanlış olduğunu anlayınca perdeyi kesip yastık yaptı. Böylece perdedeki resimler saygı duyulma özelliğini yitirdiği için Rasûl-i Ekrem buna bir şey demedi. (Riyazüssalihin, C.IV, s.14)
Hazret-i Âişe annemizin rivayeti ile Efendimizin sevgili torunları Hazret-i Hasan ve Hüseyin efendilerimizden asla ayırmadığı Üsame bin Zeyd’i uyarması da mühimdir.
Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri pek üzmüştü. Bunun üzerine:
“- Bu konuyu Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile kim görüşebilir?” diye kendi aralarında konuştular. Bazıları:
“- Buna Rasûlullah’ın sevgilisi Üsâme İbni Zeyd’den başka kimse cesaret edemez.” dediler.
Üsâme de onların istekleri doğrultusunda Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem ile konuştu. Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem Üsâme’ye:
“- Allah’ın koyduğu cezâlardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?” buyurduktan sonra, kalkıp bir konuşma yaptı ve şunları söyledi:
“- Sizden önceki milletlerin yok olmasına sebep, içlerinden soylu biri hırsızlık yapınca ona dokunmayıp, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca ona cezâsını vermeleriydi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim.” (Buhârî, Enbiyâ 54),
Hayra dâvet, mârufun yaşanması ve yaşatılması, Kitap ve Sünnet'in reddettiği her türlü münkerin fert ve toplum planında önlenmesi, Ümmet-i Muhammed olmanın en önemli sorumluluğudur.