Zekvan ibni Abdikays, Medine’de doğup büyüdü. Hazrec kabilesinin Âmir ibni Züreyk oğulları koluna mensubtur. İslam’la şereflenişi şöyle olmuştur:

“-Medine’nin ileri gelenlerinden Es’ad ibni Zürare ile bir konuda ihtilafa düşmüşlerdi. Buna bir çözüm bulmak için Mekke’ye gidip müşriklerden Utbe ibni Rebia’nın hakemliğine başvurmaya karar verdiler.

Mekke’ye geldiklerinde Utbe ibni Rebia onlara öncelikle şu tavsiyede bulundu: “İçimizden Muhammed adında biri çıktı. Peygamber olduğunu söyleyerek bizi birbirimize düşürdü. Bizi atalarımızın yolundan çevirmek istiyor ve putlarımızı inkar ediyor. Sakın onunla görüşmeyin. Onun sözleri sihir gibi. Ondan uzak durun. Onunla konuşmayın” diyerek dikkatlerini çekti.

ZEKVAN İBNİ ABDİKAYS'IN MÜSLÜMAN OLUŞU

Zekvan ile Es’ad da son dinin ve son peygamberin geldiğini duymuşlardı. Onlar da bu konuda bir merak ve arayış içindeydiler. Utbe’nin sözüne bakmadan, onu dikkate almadan gizlice Rasulullah Efendimizi sordular, buldular ve huzuruna vardılar. Efendimiz onlara Kur’an okudu. Sohbet etti ve İslam’ı anlattı. Onların da İslâm’a girmelerini teklif etti.

İki Cihan Güneşi Efendimiz’in sohbetinden çok etkilenen Zekvan ibni Abdikays ile Es’ad ibni Zürare’nin gönüllerinde büyük bir değişiklik meydana geldi. Kalblerine derin bir huzur doldu. İman nuru kalblerine girdi ve hiç tereddüt etmeden hemen kelime-i şehadet getirerek İslam’la şereflendiler. Müslüman olarak Medine’ye döndüler. (İbni Sa’d, I, 218)

Medine’nin iki yiğit, kahraman evladı kendi kabilelerinden başlayarak İslâm’ı anlatmağa başladılar. Son dinin peygamberini tanıtmağa çalıştılar. Bir çok kimsenin Mekke’ye giderek Sevgili Peygamberimizle buluşmasına zemin hazırladılar.

AKABE BİATI

Zekvan ibni Abdikays, 620 yılında Akabe’de Rasulullah Efendimiz’le görüşen altı kişilik Medine’li grup arasında yer aldı. 621 ve 622 yıllarında da Akabe biatlarında bulundu.

Zekvan Medine’yi hicrete hazırlayan yiğitlerdendir. Hicret günlerinde ilk Muhacirler Medine’ye gelince hicret etmenin ne büyük sevab olduğunu öğrendi. Kendisi de bu sevabtan mahrum kalmamak için Mekke’ye gidip yerleşti. İki Cihan Güneşi Efendimizle birlikte bir müddet orada kaldı. Daha sonra hicret eden Muhacir gruplardan birine katılarak Medineye hicret etti. Böylece o, hem Ensar hem de Muhacirlerden sayıldı. O tarihden sonra sahabe arasında “ muhacir-ensar” diye anıldı. (İbni Hacer II, 338)

Aslında şu rivayete göre Akabe Bey’atında bulunan Ensar, Muhacir sayılmaktaydı.

İbn Abbas’a göre; Rasûlullah ile Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer nasıl Mekkeli müşrikler yüzünden Medine’ye hicret ederek Muhacirlerden oldularsa, Ensar’dan olanlar da, şirk yurdu olan Medine’den Akabe gecesinde Rasûlullah’ın yanına gelmekle, Muhacirlerden olmuşlardır.” diye nakletmektedir. (Nesâî, Sünen, c.7 s.144-145. M. Asım Köksal, İslam Tarihi, 2/288.)

MUHACİR VE ENSAR ARASINDA KARDEŞLİK AKDİ

Rasül-i Ekrem Efendimiz hicretten sonra ilk iş olarak Muhacirle, Ensar arasında kardeşlik akdini gerçekleştirdi. Bu akid sırasında Zekvan’ı, Mus’ab ibni Umeyr ile kardeş ilân etti. Zekvan, elindeki maddi imkanları muhacir kardeşlerinin hizmetine sundu. Onlara fedakarane bir şekilde yardımcı olmaya çalıştı. Hatta bir kısım mülkünü ucuz fiyata muhacir kardeşlerine sattı.

Sa’d ibni Ebi Vakkas ondan iki deve karşılığında “Sükyâ Kuyusu”nu satın aldı. Bu kuyu, Medine’nin tatlı suyu ile meşhur olan kuyularındandı. (İslam Ansiklopedisi c.44, s.222. İbni Şebbe I, 158-159)