Okumak ve yazmak insanın duygularını en yoğun şekilde yaşadığı anlardır. İnsanlar düşünce ve bilgileriyle dünyayı süsleyip güzelleştiren ve zenginleştiren fikri eserlerini üretirler. Okumak bazen yaşadığın şehri, bazen tüm dünyayı bazen geçmişi bazen bir yabancıyı, kimi zamanda sadece kendini keşfetmektir. Rabbini tanımaktır. Hakkını ve haddini bilmektir.
İnsanların kişisel gelişimlerini tamamlamaları için güncel yaşamda belirli aktiviteler yapmaları gerekmektedir. Bu aktivitelerden sadece bir tanesi ise kitap okumaktır. Kitap okuyarak ruhumuzun derinliklerindeki o çocuğu büyütebilir ve görüşlerimizi değiştirebiliriz.
Düz mantık olarak düşünürsek bir günde uyuma ihtiyacı dışında ortalama olarak 10 saat aktif olarak faaliyet gösteriyoruz. Bu 10 Saat içerisinde sadece 45 dakikalık dilimi kitap okumaya neden ayırmıyoruz acaba? Günde sadece 45 dakikamızı ayırarak kendimizi sorgulayabilir ve rahatlamış oluruz. Bu da çok geliyorsa ailecek her akşam on sayfa veya on dakika kitap okuyabiliriz. Buna kimsenin yok diyeceği veya zaman ayıramayız zamanımız yok demez inşallah. Bu her akşam okuyacağımız on sayfalık kitap ayda bir kitap yılda ise en az on kitaba denk geliyor demektir. Kendinde tahmin edemeyeceğin bir değişim fark edeceksin. Bu değişim seni bambaşka birine dönüştürür mesela konuşma tarzını, empati yeteneğini, hayat düzenini, olaylara bakış açışını, konuşma tarzını, kelime dağarcığını, sakinliğini, çözüm odaklı üretim yapabilme…
Peygamberimiz (SAV) ilme o derece değer verir ki “İlim Çin’de de olsa gidip alınız.” buyurmuştur. “Faydalı ilim mü’minin kaybolmuş malıdır, bulduğu yerden almalıdır.” buyurmuşlardır. Müslümanlar elbette Çin’e giderek din ilmini öğrenecek değildir. Fen ve teknik ilmini alacaktır. Çünkü peygamberimizin yaşadığı dönemde Çin barutu bulmuş ve kâğıdı bulmuş, pusulayı bulmuş medeni bir ülkedir. Bunlara dikkatimizi çekilmiştir.
Kız çocuklarını okutmamak büyük bir vebaldir. Çünkü İslama göre ilim herkese farzdır. “Kadınlara cuma, cihad ve cenaze hariç erkeklere farz kılınan her şey farz kılınmıştır.” temel prensibini İslam’ın kadının okumasına verdiği önemi hatırlayarak okursak ve efendimizin hür bir kadını değil de özellikle cariye bir hanım için söylediği ve doğal olarak “ Cariye bir kadının eğitimine bile bu önem veriliyorsa, eğitim hür kadınlar için tabii ki çok daha fazla önemlidir.” kuralını rahatlıkla çıkarabildiğimiz, “Bir insanın cariyesi olur, ona güzel bir tahsil ve eğitim verir, sonra da onu azad ederse, Allah onu iki katıyla mükâfatlandırır.” hadisini aktararak konumuza Hazreti Aişe annemizden örnek verebiliriz.
İlme düşkünlüğü ile bilinen en önde gelen Hazreti Aişe annemizdir. O “Bilmediği bir konuyu duyduğunda, onu iyice anlayıncaya kadar sormaya devam ederdi.” Hatta bazı yanlış anlaşılan veya eksik rivayet edilen hadisleri, Hazreti Aişe validemiz tamamlamış ve bizi yanlış anlamalardan kurtarmıştır. Kendisine miras ve tıp ile ilgili konularda dahi müracaatta bulunulurdu.
İlk öğretmen annedir. İlk öğretmen olan kadının donanımlı olması çocukların şahsiyet gelişimi nasıl oluşuyorsa toplumunda şahsiyeti o şekilde oluşur. Bir erkek okutan yetiştiren bir bireyi okutmuş olur. Ama bir kadını okutan yetiştiren bir nesli okutmuş yetiştirmiş olur.
Unutmayalım okumak; matematikten felsefeye, tarihten müziğe, dinden fene kadar her ders için gereklidir. Yazımın devamı ile haftaya görüşmek dileği ile..